Page 3 of 8 FirstFirst 12345 ... LastLast
Results 21 to 30 of 78
  1. #21
    Junior Member
    Join Date
    Jan 2016
    Posts
    1
    Sparkling Axe and a Hope for the Love


    ''Never, he said. Never cry for me again, for i will live with your love deep inside my heart. The dream of your face will be my light, the fear of your loss will be my hatred.''

    Remembering those words while staring the beautiful lightning sparks from his Giantic Axe, which his beloved love Arakithien - the El-Moradian priest, daughter of a former El-Moradian king- gifted him. 'Some things lose their value too fast' Ferakonthar thought, once a beloved and tremendously expensive weapon it was; novadays, no one wields it. But my love, my love for her will be valued forever. Because some things lose their value; and some things not.

    Still killing with the hatred of absence of his love, he remembers when he first meet her: 12 years ago, when there was no krowaz items, no dark knight items, no draki towers or Juraid Mountain events; he saw her at the battlefields of a Lunar War. She was helping everyman he can, healing them and restoring hope. Despite they were enemies of each other, when she look into his eyes, he couldn't stop staring her and forgot everyone, every sword, every kill around him.

    From that day on, they started to meet each many many times. They gone shopping in Moradon, chased the Snowmans together for the Christmas Event at 2007 and also sometimes when its possible, they even had some picnics at Colony Zone. He remembers the old times of Moradon now, before the expansion. Remembering old times means, remembering his love; some part of him is still at the past though.

    The king of El-morad, third of the oldest brothers of Arakithien, forbids them to meet for three years now. Ferakonthar's father, one of the fiercest warriors of Karus, also not accepting their relationship, yet with the love for his son made him a lot more compassionate for them. There still will be hope for them.

    Juraid mountain events, pk parties at colony zone, forgetten temple events; all moves, all kills, all of the struggle he makes is with the hope of someday; he will see her again. With a hope to start an alliance for an upcoming threat for both races which now takes place once a week, Friday nights 9 pm. for at least once a week; all citizens Karus or El-Moradian, will be together fighting for the same cause, which maybe will help him, take back his love.

    Who knows?

    Merhaba, yarışmanın İngilizce tarafına katılmaktayım.

    Oyun içi iletişim: IamFeanor - Destan
    Last edited by IamForHonor; 11-01-2019 at 06:09 PM.

  2. #22
    Junior Member
    Join Date
    Nov 2016
    Posts
    15
    Nickname
    NARCOs
    Class
    KO -> Mage
    Clan
    GUVENDIGIMDAGLAR
    Server
    KO -> Manes
    Race
    El-Morad
    Rezervedddddddd

  3. #23
    Junior Member
    Join Date
    Feb 2017
    Posts
    24
    Hikayeyi okurken bunu dinlemenizi tavsiye ederim.
    https://www.youtube.com/watch?v=vhNOIFwWM34

    Karus Şira ve Human Namtar'ın Aşkı


    Gök yerden koptuktan sonra, Yer gökten uzaklaştıktan sonra, Karus ve Human ırkı yaratıldıktan ve şehirler kurulduktan sonra bir gün Ronark Land'daki çatışmalar büyük bir vahşete dönüşmüş , iki ırk birbirine var gücüyle saldırıya geçmişti . Saldırılar o kadar büyüktü ki iki ırk devamlı olarak birbirinin base'ini basıyor ve her baskında kan gövdeyi götürüyordu . Bir kısım ölürken bir kısım yaraları yüzünden feryat ederek kaçıyordu. O sıralarda clanının asaslarından biri olan Namtar gözcülükle görevlendirilmiş ve Karus base'ine casusluk yapmak için hazırlanıyordu . Görünmezliğini basıp içeriye temkinli bir şekilde girmiş ve ne var ne yok inceliyor rapor ediyordu . O sırada dikkatsizliği yüzünden Lf basmış efekti yüzünden bir karus magenin dikkatini çekmişti . Namtar mage tarafından fark edildiğini anlayınca arkasını dönüp kaçmaya çalıştı fakat çoktan meteoru yemişti bile. Namtar bütün gücüyle kaçmak için çıkışa yöneldi sürekli pod ve minör basıyor fakat Guard Towerlerin ateşine can dayanmıyordu . Namtar dışarıya çıkmayı başarmıştı fakat karus asaslar peşine düşmüştü bile . Basacak podu bitmiş minör dahi yapamadan sadece kaçıyordu. Karus townun arkasındaki ırmakta izini kaybettirmiş ve kendisini güvene almak için iyice ileriye doğru gitmişti . Görünmezliğini basıp dinlenip yaralarının geçmesi için cardinal slotunda gizlenmeyi düşünüyordu . Slota doğru giderken gözüne ufak bir hareketlilik çarpmıştı. O da ne Aoc slotunda bir karus kızı farm yapıyordu. Namtar sessizce yanına 10 metre kadar yaklaşıp oturdu ve canının dolmasını beklemeye başladı. Bu sırada planlar kuruyordu . Birazdan critiği basıp bu zavallı prieste bir spike ve bir trust atarım heal bile kaldıramadan işi biter .
    Bu sırada Şira herşeyden habersiz farmına devam ediyordu.
    Namtar dalmış bir şekilde bu karus kızını seyrediyordu. Öyle ki dalgınlığı sırasında görünmezliği bitmiş ve farkında değildi . Şira onu fark etmiş ve hemen saldırmak için parazit ve torment atmış üstüne koşmaya başlamıştı . Namtarda ise hiçbir tepki yoktu Şiranın saldırmak için koştuğunu değil de sanki bir serap görüyormuş gibi kendisine sarılacakmış gibi hissediyordu . Şira Namtarın dibine kadar gelmişti fakat onun kendisine saldırmadığını görünce iyi niyetini göstermek için kendisi de atak yapmadı . Namtar ayağa kalktı ve şiraya bakmaya devam ediyordu . O sırada Şira'nın birşeyler söylediğini farketti . Şira gitmesini istiyordu fakat Namtar hiçbir şey anlamadığı için herhangi bir tepki veremiyordu . Şira uyarı amaçlı Namtar'a helisle bir kere vurdu fakat Namtar kaçmamış bekliyordu . Şira yine vurdu . 4. vuruşunda Namtar'ın masteri yanmıştı ve o esnada o bölgede devriye atan Nergal isimli asas çocukluk arkadaşı olan Namtar'ın saldırı altında olduğunu görünce hızla Şira'nın üstüne koşmaya başladı ve bir anda Şiraya şiddetli bir şekilde saldırıya geçti .
    Şira neye uğradığını şaşırmış bir vaziyette hemen heal kaldırdı ve ölmekten son anda kurtuldu ardından kaçmaya başladı . Namtar kendisini Nergal'in önüne atıp onu zorla durdurdu . Şira bu fırsatla kendini towna atmış ve derin bir oh çekmişti .
    Nergal ise bu duruma çok sinirlenmiş , arkadaşını hainlikle suçlayıp küfürler ediyordu . Namtar ise Şira'ya aşık olmuş ondan başka birşey düşünemiyordu . İki arkadaşın arası bozuldu ve bu konu Clan yöneticilerine taşındı .
    Aradan günler geçtikten sonra Namtar'ın clandan atılması kararı alınmıştı . Namtar ise buna hiç üzülmemiş , tek derdi Şira'yı yeniden görmek olmuştu . Her gün aynı slota gidip Şira'yı arıyor fakat bulamıyordu.
    Aradan haftalar geçmişti fakat Namtar , Şira'nın izine rastlayamamıştı . Her geçen gün daha da agresifleşen Namtar stres atmak için moradon arenaya gitmiş , önüne geleni yeniyordu. Namtar arenadan sıkılmış tam çıkmak üzereyken birden içeriye birisi girdi . Namtar farketti ki bu Şira'nın ta kendisiydi . Yanına kadar gelmiş ve ona Pm atmıştı .
    Şira : Hayatımı kurtardığın için teşekkür ederim
    Namtar : Teşekkür etmene gerek yok sana saldırmasına izin veremezdim.
    Şira , Namtarın pelerininin olmadığını ve clandan atıldığını fark etmiş ve ona sormuştu ;
    -Yanıma geldiğin gün bir clanın vardı pelerinin vardı ama görüyorum ki şimdi yok . Ne oldu ?
    Namtar : Önemli birşey yok kendim çıktım.
    Fakat Şira Namtar'ın kekelemesinden yalan söylediğini anlamıştı ve ısrar ederek doğruyu söylemesini sağlamıştı.
    Şira kendisi yüzünden Namtar'ın başına gelenlerden rahatsız olmuş ve ona bir pod ısmarlamak istemişti . Namtar kabul edip Şirayla birlikte pod içip sohbet etmeye başlamıştı. Onları bu şekilde gören humanlar hızla dedikoduyu yayıyordu .
    Aradan günler geçmişti ki tüm Elmorad çalkalanıyor , Namtara gelen geçen laf atıyor ve kimse partilere bile almıyordu . Namtar yıllarca uğruna savaştığı Elmorad'ın kendisine yüz çevirdiğini gördükçe kahroluyordu. Dedikodular iyice artmış ve Namtar'ı çekemeyen kişiler onu Karuslar için çalışan bir hain olarak anlatıyorlardı . Dedikodular Human kralı Asag'ın kulağına gitmiş ve derhal mahkeme kurulmasını istemişti .
    Reven harpy slotunun arka tarafındaki limana oturup Şira'yı düşünen namtar Kraliyet muhafızları tarafından yakalanıp yaka paça duruşmaya götürüldü .
    Kendisine yöneltilen suçları kabul etmedi fakat yalancı şahitler ısrarla onun bir hain olduğuna kralı ikna etmişlerdi .
    Kral bu büyük human kahramanını bir şans vermeden öldürmek istemiyordu . Ona yaşaması için tek bir şans vermişti. Ertesi gün batımına kadar Şira'yı öldürürse affedilecekti fakat Namtar bunu asla yapamayacağını biliyordu.
    Gün boyu bu işin içinden nasıl çıkacağını düşünmüş fakat bir sonuca ulaşamamıştı . Gün batımında mahkemeye tekrar giderek verilen görevi yapmayacağını ve cezasını çekmeye hazır olduğunu söyledi . Kral bu duruma çok sinirlenmiş ve Namtar'ın idam kararını vermişti. Bütün Elmorad çalkalanıyordu . Büyük Human Kahramanı Namtar vatan hainliğiyle suçlanmış ve idam kararı verilmişti . Öylesine ses getirdi ki moradonda karuslar bile bunu duymuş böylesine şerefli bir düşmanın öldürüleceğine üzülmüşlerdi . Şira da bunları duymuş ve kahrından feryat ederek ağlamaya başlamıştı .
    Aradan günler geçmişti . Namtar zindanda idamını beklerken muhafızlar alıp onu Kralın önüne çıkardılar
    Kral ; Bir haine hiçbir zaman son isteği sorulmaz fakat eski hizmetlerinin karşılığı olarak sana son bir dilek hakkı veriyorum . Ölmeden önce son kez ne yapmak istiyorsun ?

    Namtar bu halde hiçbir şey yapmak istemiyordu fakat son bir kez belki Şira'yı görebilirim umuduyla Moradon arenaya gitmek istediğini söyledi ve isteği Kral tarafından kabul edildi .
    Muhafız alayı Namtar'ı önce moradona götürdü ve kolarına girip arenaya doğru yola çıktılar. Bu sırada Elmorad ahalisi Namtara küfürler ediyor eline geleni fırlatıyordu .
    Namtar'ın moradon arenaya geldiği duyumu Şira'nın kulağına gitmişti . Ve Şira onu kurtarmak için hızlı bir plan yapıp uygulamaya koyuldu .
    Namtar arenada bir süre bakındıktan sonra Şira'yı göremeyince muhafızlara artık gidebiliriz dedi . Muhafızlar koluna girip onu elmorada doğru tam götürecekleri sırada İnanna isimli birisi bölgedeki elmoradları galeyana getirmiş ve Namtar'a saldırmaya başlamışlardı .İnanna Hera kostümü giymiş bir Karustu. Onun bir karus olduğunu anlamayan halk sözleriyle galeyana gelip Namtar'a saldırıyordu.Muhafızlar namtarı korumaya çalışıyorlardı fakat ne çare halk büyük bir coşkuyla üstüne saldırıyordu . Bu karışıklığı hemen değerlendiren İnanna, Namtar'a trade atıp "Nation Transfer Scroll" ve bir not vermişti .
    Namtar Nota hızlıca bakmıştı ve şunlar yazıyordu.
    Bu kağıdı kullan ve gel. Bizim yasalarımız seni korur. -Şira

    Ve namtar anladı ki İnanna'yı Şira göndermişti.
    Muhafızlar kağıdın farkına varsalar da iş işten geçmişti Namtar atik bir hareketle kağıdı kullanmış ve bir karus olarak towndaydı.
    Hızla Lufersona gidip Şira'yı buldu ve kavuştular .
    Karuslar arasında iyi bir muamele görmese'de artık Şira'nın yanındaydı.
    Namtar artık savaştan bıktığını ve savaşçılığı bırakacağını söyledi ve Şira'ya da beraber bir ev alıp bahçeyle geçinmek istediğini söyledi . Şira ise Namtar'ın yanında mutlu olacağından onun bu isteğini kabul etti. Fakat hiç paraları yoktu . Birlikte para kasmak için bir yandan gece gündüz eslantta farm yaparken bir yandan da moradonda satış yapıyorlardı .
    Aradan aylar geçmiş ve 4 gb para biriktirebilmişlerdi . Namtar Tale Village'de doğayla iç içe bir ev bulmuştu fakat satan kişi 6 gb para istiyordu . Bu para bu ev için çok düşüktü o yüzden Şira ile daha çok çalışıp ev başkasına satılmadan hızlıca 2 gb daha biriktirip bu evi almalıyız diye düşündü .
    Akşam bir araya geldiler ve uzun uzun düşündükten sonra Cz'de farm yapmaktan başka çareleri olmadığını anladılar. Tehlikeli olsa da bunu yapmak zorundaydılar .
    Ertesi sabah erkenden işe koyuldular ve AOC slotuna gittiler . İşler yolunda gidiyordu , henüz saat öğlen olmadan yarım Gb'lik bus toplamışlardı . Slotun diğeri de boşalınca iyice hızlanmışlardı . İki slottan hızla bus kasıyorlardı . Namtar yola yakın olan slotta Şira ise daha güvenli olan içerideki slottaydı . Namtar sürekli Lup basıyor ve Şira'yı gözlüyordu . Havanın kararmasına az birşey kalmıştı ki Namtar yolunda gitmeyen birşeyler fark etti . Uzaktan Şiraya doğru hızla bir Lıght feet efekti yaklaşıyordu . Namtar hemen Şira'yı kurtarmak için koşmaya başladı ve baktı ki efekt sayısı iyice artmıştı . 4 tane asas Şira'nın üstüne doğru gidiyordu. Namtar çok büyük bir savaşçıydı ve Şirayı korumak için 4ünü de yenebilirdi . Fakat birden yavaşladığını hissetti . Okçular kendisine saldırıyor ve Ice skili atıyorlardı . Namtar çaresiz kalmış sevgilisini kurtarmak için hamle yapmaya çalışıyordu fakat yetişmesi mümkün değildi . Şira gözlerinin önünde 4 asasın saldırısıyla öldürüldü ve sonra da kendisine yöneldiler . Namtar feryad ederek üstlerine saldırdı . 2 tanesini öldürdüyse de arkadan atak yapan okçuların da etkisiyle daha fazla dayanamayıp kendisi de öldü .

    Moradon mezarlığında diğer mezarlardan ayrı duran bu 2 mezar Şira ve Namtar'ın mezarıdır.



    Yüzlerce yıldır her gece mezarlarından çıkıp Tale village'de almak istedikleri evin bahçesinde buluştukları söylenir.







    VEGA/EmirTeymur
    Last edited by uni_9nSULVZr; 11-02-2019 at 01:48 PM.

  4. #24
    Rezervasyon

  5. #25
    Junior Member
    Join Date
    Apr 2017
    Posts
    1
    Reserveeee

  6. #26
    kim bilir kaç sayfalık yazılar yazılacak, gm heyetine sabır diliyorum rezzzzzzz

  7. #27
    Bu dillere destan aşkın kahramanları Sör Havlu kağıdı ile Prenses Islak mendildi. Şimdi size onların hikayesini anlatağım. Bundan yıllar yıllar önceydi.
    Aynı dünya yaşayıp farklı ırklardan olan bu aşıklar Maradon da dünyaya geldi. Farklı ırklardan olan bu aşıklarımız henüz daha çocuk yaştayken maradon da birlikte oynar solucan yakalar bulcanlara biner birbirleriyle yarışırlardı. Aralarındaki tensel farklılıklar onlar için önemli değildi. Yaşları ilerleyip büyüdüklerinde artık ailelerinin ve çevrelerinde ki insanların etkisiyle sık sık görüşemez hale geldiler.
    Artık sadece geceleri ay ışığının altında skeleton gölünün etrafında görüşüyorlardı. Prenses ıslak mendil, Sör Havlu kağıdının ona okuduğu şiirler karşısında göz yaşlarını tutamazdı. Sör Havlu kağıdı ise
    Islak mendilinin yanında ruhunu ferah hissederdi ve onun kokusunu içine çekerdi. Fakat bu kısa mutlu anlarının da sonu yavaş yavaş geliyordu.
    Islak mendil kendi ırkının en büyük krallıklarından olan El morad kralı tarafından kendisine eş olarak seçildiğini öğrendi. Prensesin babası Sör Papel kızı için en iyi kısmetin bu olduğuna karar verdi. Bu evlilik ona El morad krallığındaki bütün zenginliklerin kapısını açacaktı. Eski kadar güçlü bir aile olmadıklarını düşünüyordu. Kızının Havlukağıdı ile görüştüğü dedikoduları ona da geliyordu fakat böyle bir birlikteliği asla onaylayamazdı. Sör Havlukağıdı iyi bir aileden geliyordu buna rağmen geçmişten gelen bir husumet ve yıllardan beri süre gelen soğuk savaş buna en büyük engeldi.
    Islak mendil babasının ısrarlarına ve zorlamalarına karşı gelemedi. El morad şehrine doğru yola çıkarken, Sör Havlu kağıdı ise sevdiği kadının elinden alınmasına dayanamadı ve kendi ırkının en büyük şehri olan Luferson a doğru yola çıktı. Amacı güçlü bir ordu kurup sevdiği kadını tekrar kazanmaktı. Luferson daki roan köyüne gitti. Ask Knightların desteğini istedi. Asga köylülülerinden olan goblinleri kiralık olarak ordusuna kattı. Linate de ki büyük Uruk aşireti ile anlaştı. Çok usta ve yetenekli olan bu aşiretin savaşçılarını yanında savaşmaya ikna etti. Kalluga köyündeki şifacıdan hayr dua isteyip kendisini kutsamasını talep etti. Bütün hazırlıklar devam ederken Prenses Islak mendilin de düğün günün haberi geldi. Sör Havlu kağıdı bunu duyar duymaz El morad da doğru tek başına yola çıktı. Üç gün üç gece durmadan dinlenmeden at sürdü. Geldiğinde artık çok geçti. Sevdiği kadına düğün gecesi ulaşabildi. Kimseye görünmeden prensese yaklaştı ve ona ;
    ‘’Seni çok seviyorum, senden asla vazgeçemem’’ dedi. Islak mendil ise
    ‘’Senden başka bir erkeği asla ama asla sevmeyeceğim. Ömrümün sonuna dek sen benim tek aşkım olarak kalacaksın’’diyordu. Prenses ıslak mendil hıçkırıklar içerisinde ağlarken
    ‘’Ama bizim birleşmemiz bir çok masum insanın hayatını kaybetmesine sebep olur. Bu yüzden vazgeç ve beni seviyorsan buralardan uzaklaş.’’ dedi
    Sör Havlu kağıdı bu sözlere gözyaşları içerisinde itiraz etti. Fakat Prenses Islak mendil haklıydı. Prensesin ısrarlarına dayamadı ve hayal kırıklığı içerisinde bambaşka bir istikamet olan Eslantta doğru yola çıktı. Kendisini eslant çöllerine vurdu ve bir daha görünmedi. Bazen Sör Havlu kağıdını Eslant çöllerinde ya da dark stone buzullarına gördüğünü söyleyenler çıktı. Fakat hiçbir zaman bu söylentiler gerçeğe dönüşmedi. Prenses Islak Mendil ise sevdiği adamın yokluğuna fazla dayanamadı ve birkaç yıl sonra o da hayata veda etti
    DESTAN
    HavluKAGIDI

  8. #28
    ''Aşk savaş gibidir: başlaması kolay durdurması zor''

    Ronark dan gelen kötü haberler Sirius da ki iki ırkıda endişelendiriyordu.Sirius tanrısının dünyasında uzun süredir iki ırk da bin yıllardır süren savaştan yorgun düşmüştü.Bir süredir sakinliğin hüküm sürdüğü bu yerde, Ronark tanrısının lanetinin onlara yaklaştığından haberleri yoktu...Human ırkının kabileleri kendi aralarında toplanıyor, koalisyonlar yapıyor ve haritayı paylaşıyorlardı.Ronark tanrısının lanetlediği karus kralının kızının onların topraklarında yani Sirius da doğduğundan bahsediyorlardı.Söylentilere göre laneti o kadar büyüktü ki tüm human ırkının kalplerini taşlaştıracak kadar büyüktü.Yıllardır Delos kalesinin sahibi olan karus ırkından bir kabile artık güç kaybediyor ve toparlanmak için Ronark Land da bulunan doğal kaynaklara göz dikiyorlardı.Bunu fırsat bilen human ırkı Delos'un sahibi olmak ve tüm kaynaklara hükmetmek istiyordu.Human ırkının en güçlü kabilesinde olan ve nesillerdir kral koltuğuna oturan Themis'in oğlu Akhi, kabilesini ve ırkını Ronark dan gelen lanete karşı korumak için çalışıyordu.Akhi de babası gibi iyi bir savaşçıydı.Akıl almaz yetenekleri ve en özel zırhı ile yenilmezlerin kahramanıydı.Günler geçerken barış şehri olan Maradon dan felaket niteliğinde bir haber geldi.Binlerce yıldır iki ırkında barış içerisinde bulunduğu ve birbirleri ile ticaret yaptığı yer olan Maradon da bir saldırı olmuştu.Kapıdan içeri yüzlerce Ultima, havadan ise Felankor yaratıkları ile saldıran kişinin lanetli karus kralının kızı olduğundan şüphe yoktu.Bu uzun süredir sakinliğini koruyan barışın bozulmasına neden olacak bir olaydı.Çünkü saldırıda sadece human ırkı hedef alınmış, pazar alanları dağıtılmış ve yağmalanmıştı.Human ırkı El Morad kalesinde büyük bir toplantı yaptı.Toplantıda human ırkının en güçlü kabilesinin sahibi olan Akhi, Delos ve Ronark Land da ki tüm doğal kaynaklara saldırılmasına karar vermişti.Puslu bir pazar sabahında toplanan human ırkı, Akhi'nin önderliğine Ronark Land topraklarına saldırmaya başladı.Günler süren çatışmalarda karus ırkı Ronark Land dan çekilip Delos kalesine sığınmıştı.Akhi hız kaybetmeden Delos kalesine doğru çok büyük bir saldırı yaptı.

    ''Geç kalınmış bir sevgi, idamdan sonraki affa benzer.''

    Human ırkı Delos kalesinin duvarlarını yıkarak içeri girdi.Kale içerisinde savaş devam ederken, Akhi Delosun kalbi olan Hayat Taşını kırmak için içeriye doğru elindeki dev kılıcıyla koştu.Kapıdan girdiğinde içeride sadece bir kişi vardı.Arkası dönük Hayat Taşının karşısında ki pencereden soğuk kanlılıkla savaşı izleyen bir Karus büyücüsünü gördü.O lanetli kralın kızı Asyelus dan başkası değildi.Tam saldırmaya hazırlandığı sırada Asyelus arkasını döndü ve elinde ki asasıyla Akhi yi durdurdu.Göz göze geldiklerinde Akhi sanki büyülenmişcesine Asyelus'un gözlerine bakıyordu.Bir kaç saniye bakıştıktan sonra Asyelus elinde ki asası'nı indirdi ve ''Git buradan'' dedi.Akhi bu laneti kırmak ve ırkının geleceğini kurtarmak istiyordu ve gitmeye hiç niyeti yoktu.Var gücü ile Asyelusa doğru saldırdı.Kısa süren bir boğuşmadan sonra Asyelus'un elinde ki asa kırıldı ve Akhi elinde ki dev kılıcını lanetli Karus kızının gırtlağına dayadı.Sanki büyülenmişti, gözlerini gözlerinden ayıramıyordu.Bir kaç saniye hareketsiz ve hiç konuşmadan Asyelus'un gözlerine bakmaya devam etti ve öldürmekten vazgeçip dışarıya doğru çıktı.Human ırkına seslenerek geri çekiliyoruz dedi.Ne olduğunu anlamayan human kabileleri geri çekilirken çok büyük darbe aldılar.El Morad kalesine döndüklerinde, bu kadar yaklaştıktan sonra neden çekildiklerini merak eden human kabileleri Akhiyi suçlamaya başladılar.Aynı durum karus ırkında da hakimdi.Asyelus'un babası onu neden öldürmedin, Ronarkın laneti tüm karus ırkını yok edecek diyerek ona bağırıyordu.Günler sonra Maradon da dolanan Akhi nehir kenarında oturmuş gökyüzünü izliyordu.Arkasından birisinin yaklaştığını hissetti.Ona yaklaşan Asyelus dan başkası değildi.Göz göze geldiklerinde aynı anda ''neden'' sorusunu sordular.Ufak bir tebessüm ederek ilk Akhi cevapladı:''gözlerin, gözlerin beni durdurdu'' dedi.Peki ya sen?Asyelus ''Annem...Annem'i babam öldürdü.Babam anneme aşıktı ama lanet gözünü o kadar karartmıştı ki onu idam etti'' dedi.Akhi'nin şakın bakışlarında Asyelus anlatmaya devam etti:''biz lanetlendik.Kimseyi sevmemek için ve tüm Human ırkını yok etmek üzere lanetlendik.Ama bazen annem geliyor ve bana sevginin gücünden bahsediyor.Bu laneti durdurmak için annemin sevgisine ve gerçek bir aşka ihtiyacım var'' dedi.Akhi bel ki Ronark tanrısı tarafından lanetlenmemişti ama artık lanetli bir karus kızına aşıktı.Bir kaç saniye durup bakıştıktan sonra öpüştüler ve Asyelus bir anda ortadan yok oldu.Akhi olduğu yerde kaldı ve içini hem sevinç hemde karamsarlık sardı.El Morad kalesine geldiğinde kapının önünde şovalyeler ve insanlar neşe ile oynuyorlardı.Akhi merakla kaleden içeri koştu ve pot satan yaşlı adama sordu:''ne oldu?Neden herkes mutlu?'' Yaşlı adam cevapladı:'' yakaladık!o lanetli kızı yakaladık''Akhi koşarak El Morad kalesinin arkasına gitti.Kızgın kalabalık, ve onca insanın ölümünden sorumlu tuttukları Asyelus u dar ağacına çıkarmışlardı.Akhi kalabalığın arasından koşarak human kralı olan babasına:'' durun, sakın yapmayın diye bağırdı''Akhi'nin babası Themis sert bir bakışla elinde ki kılıcı oğluna vererek, bunu senin yapman gerektiğini söyledi.Akhi eğer Asyelusu öldürmez ise kendi ırkı tarafından öldürülebilirdi.Bunu göze alan Akhi elinde ki kılıcı yere attı ve Asyelusa doğru koşarak ona sarıldı.İkiside ağlayarak birbirlerine baktıkları sırada kalenin kenarında bekleyen okçu kabilesi Asyelusa doğru öldürücü oklarını yollamışlardı.Asyelus Akhinin kollarında son nefesini verirken ''lanetim beni öldürdü, aşkın beni yaşatacak'' dedi.Akhinin gözünden akan bir damla yaş Asyelusun yanağına değdi ve bir anda gökyüzü kapkaranlık bulutların hedefi oldu.Aşkın laneti, Ronark'ın lanetini yenmişti.Asyelus'un ruhundan çıkan lanet El Morad kalesini ve onu koruyamayan karus ırkının Luferson kalesini esir almıştı.Ronark tanrısı lanetin bozulmasına neden olan aşkın gücünü sorumlu tutuyor ve iki ırkıda cezalandırıyordu.Bu lanetin sona ermesi için, Ronark tanrısı Asyelus a aşık olan Akhiyi istiyordu.Akhi hiç düşünmeden Ronark tarnsının karşısına çıkarak:''Asyelusu sen lanetledin!Onu senin lanetin öldürdü!Şimdi beni sorumlu tutarak beni lanetlemek istiyorsun.Siriusu rahat bırakacağına söz ver ve beni al'' dedi.Ronark tarnısı Akhiyi öldürdü ve ruhunu lanetleyerek Cyperın sonsuz cehennem kuyusuna hapsetti.Kara bulutlar aniden El Morad ve Luferson kaleleri üzerinde yok oldu.Human ırkı ve Karus ırkı bu lanetin sona erdiğini ve eskisi gibi barış içinde yaşanması gerektiğini hatırladılar ve barış ilan ettiler.Laneti yenen ve aşkın büyüsünü hiçbir lanetin yenemeyeceğini anlayan halk Maradonda toplanarak kendilerini feda eden Akhi ve Asyelus için bir anıt yaptırdılar.Her sene bu olayın yaşandığı günde iki ırk anıtın önünde toplanarak yas tutarak barış içinde yaşadılar...



    Sirius / Akhiesseus

  9. #29
    Nasıl giriş yapacağımı düşünmedim ama bir hikayem vardı adım Daphne Kurian ailesinin bir mensubuyum bende daha önceleri herkes gibi bir Karus tum ama ırkımın yaptığı savaşların kalıntıları topraklarımızı zehirledi besinlerimizi değiştirdi doğan her Arch Tuarek artık bir Kurian olarak Adonise geliyor bunun önüne geçmek için priestler çok çalıştı ve başardılar ama ben böyle doğduğum için hiç bir şifa beni değiştirmedi. Bu durum canımı çok sıkıyordu herkes beni maden yapan ve pazarla uğraşan bir iblis olarak nitelendiriyordu onlara anlatabilseydim bende ava çıkmak ve bende savaşmak istiyorum diye haykırmaaaaak bir iblisinde duyguları olabilir bunu herkesin bilmesini isterdim ama beni sadece kendi ırkım anlayabiliyordu. Irkımın söz sahibi olmasını ve onların savaşta başarılı olabileceğini kanıtlamak için yola koyulmam gerekiyordu ailem ile vedalaşıp yanıma 2k hp, atack scroll ve 300 ac mi aldım Ronark Land bölgesine sonunda varmıştım beni gören karus halkı bana gülüyordu "Burada maden yapamassın" "Maradona geçte Duration sat" onlara aldırış etmedim ve onların arkasından savaşa koyuldum ilerledikçe tehlike artıyordu bu yolda ölmekte vardı geri dönmekte ama ben bir madenci veya pazarcı olmak istemiyordum benim ve çocuklarım savaşçı olucaktı tabi bunun için bir eşe ihtiyacım vardı. Düşüncelere kapılırken kendimi birden savaşın ortasında buldum şoke olmuştum karuslar ve el moradalar savaşıyordu panikledim ve orada gördüğüm Prieste arkadan saldırmıştım ama bunun bir intahar olduğunu düşünerek kaçmaya başladım arkama bakmıyordum bile bir an durdum ve kaçıcak bir yerimin olamadığını fark ettim kendime tekrar bir madenci olmayacağımı hatırlattım ve savaşa geri döndüm tekrar prieste saldırdım zehirleri arka arkaya sıralarken defansını kırdım ve işini bitirmiştim ilk defa birini öldürmenin heyecanıyla savaşın derinliklerine indim ve berserker basarak mageleri yok ediyordum raptorumla adeta onları worm gibi kesiyordum mageleri böylesine öldürürken priestin mageye heal atmaması beni çok etkilemişti bir an durmuştum ve ona bakakaldım galiba bunun adı aşktı o sıra adonis durdu bense bir gaflete kapıldım meğersem massive yemişim mageleri kesemeyince savaştan ayrılmak zorunda kaldım biraz bekledim kendime geldim ve düşündüm artık kurian ırkı savaşabilirdi bunu kanıtlamıştım ama burada aşk içinde ölebilirdim çok zor bir karar almam gerekiyordu birisini halkım birisini ise aşkım için yapıcaktım ama iki yolda da ölürsem kendim kahraman olarak ölecektim üstüme koşan el morad ırkını görünce fazla vaktimin olmadığını fark ettim ve ben kararımı vermiştim onurlu bir ölüm için gözümü kapatım ve aralarına daldım bilinçsizce herkesi doğrarken el moradların benden kaçtığını gördüm onları kovalamak ölüm olabilirdi ama koştukları yer sevdiğim kadının yeriydi artık ne yapacağımı bilemiyordum hikayeyi yazan iyice saçmalamıştı karakterin gücünden faydalanıp 8 kişilik pt ye da dalınmaz ama her neyse bu hikaye böyle son bulmalıydı dedim ve durdukları yerde amansız bir savaş çıkarttım onları doğrarken bir de ne göreyim aşık olduğum priest bana debuff malice ve massive atmıştı anlamıştım ki aşk sadece öldürür....

    Sonra ilginç bir şekilde tekrar doğdum artık savaşıp aşık olmuyorum neysek oyuz pazara devam sell duration ))

    Sirius SoulSucker

  10. #30
    Junior Member
    Join Date
    Aug 2018
    Posts
    4

    Güzün hüznü

    GÜZÜN HÜZNÜ
    Soğuk bir kasımın akşamında ağaçlardaki son yapraklar dökülürken alelade bir worm slotunda kesişmişti yolları. Güzeller güzeli Elif mace'ini kaldırıp wormlara vururken gri saçları güz rüzgarlarıyla dans ediyor, yeşil tenini çalışmanın verdiği ıslaklık parlatıyordu. Gözlerinden fışkıran experience hırsıyla savuruyordu silahını. Elif'in boncuk gözleri sıradaki hedefini arıyorken gördü Kuzey gönlünün efendisi olacak kadını. Elindeki bow'u unuttu, hayal dünyasına daldı. Şimdiden mavi panjurlu evini, bahçesindeki hanımellerini hayal ediyordu. Emekçiydi Kuzey. Nasırlı ellerine ilk defa silah almıştı. Humanların iğrenç bir sistemi vardı. Bu öyle bir sistemdi ki soylular köylülere istedikleri her şeyi yapabiliyordu. Soylular tarafından sömürülen bir köyde büyümüş, karın tokluğuna yapmadığı iş kalmamıştı. Sisteme bayrak açmış, maceraya atılmıştı. Her şeyini geride bırakıp yazgısının götürdüğü yere gelmişti ve kader onları talim alanın önündeki worm slotunda buluşturdu.

    Hemen parti teklifi gönderdi Kuzey Elif'e. Elif biraz ürktü. Nereden geldiğini anlayamadığı teklif için kafasını kaldırdı ve etrafına baktı. Göz bebekleri büyümüş bir şekilde bakıyordu Kuzey'e. Atletik vücudundan gözlerini alamadı bir süre. Kendine geldikten sonra parti teklifini kabul etti. Selamlaşma faslından sonra birbirlerini tanımaya başladılar. İkisinin de sevdiği yemekler, gezip görmek istedikleri yerler aynıydı. Beraber görevleri yapıp level alırken muhabbetleri ilerledi ve gelecek planı yapmaya başladılar. Irkı, mezhebi, etnik kökeni unutup planladılar geleceği. İlk buseyi mezarlığın önünde skletonların şahitliğinde verdi Kuzey Elif'e. Elif'in yeşil yanakları kızarmaya başladı. Olgunlaşmaya başlayan kırmızı elmayı andırıyordu. Kuzeyin de elleri terledi ve bowunu elinden düşürdü. Bu durum Elif'i neşelendirdi gülmeye başladı sonra Kuzey de güldü. El ele tutuşup birlikte tamamladılar görevleri.

    Görevler bitince ikisi de bir rüyadan kabusa uyandı. Zorunlu bir ayrılık vakti gelmişti. Folk Villageda son kez kol kola bir yürüyüşe çıktılar. İlk görüşten itibaren olan tüm anılarını gülerek anlattılar. Son anıyı anlatırken ikisi de birbirine sarılıp ağlamaya başladı. Hüznün bu derece ağır, ayrılığın bu kadar yıkıcı olduğunu ikisi de bilmiyordu. Gatelerin önüne gelip son kez sımsıkı sarılıp öpüştüler ve Kuzey koşarak kapıya gitti. Uzatmanın acıyı arttıracağını biliyordu. Arkasından seslenen Elif'e cevap vermeden gözlerindeki yaşla El morad kalesine ışınlandı. Yapacak bir şeyi kalmayan Elif yavaş adımlarla Luferson kalesine yol aldı.

    Ayrılığın üstünden yıllar geçmiş iki tarafın da hayatına başka biri girememişti. İkisi de aşkını kalbine gömmüş. Ateşi kor halinde bırakmıştı. Kendilerini milletlerinin hayrına işler yapmaya adamışlardı. Kuzey kendini geliştirdi ve Karus ırkıyla girilen topyekün savaşta komutan oldu. Cephe cephe, mevzi mevzi savaşın tüm kirli yüzüyle karşılaşıyordu. Savaşın sonlarında yine bir cephede atıyla gezerken bir yaralının inlemesini duydu. Atından indi ve yarılının yanına gitti. Düşman kuvvetlerden olduğunu fark etti ve yaralıyı kucağına aldı. Yüzünü çevirdiğinde yıllardır görmediği hayatının aşkı Elif'i kucağına aldığını anladı. Elif'e su verdi ve onunla konuşmaya çalıştı. Elif bir süre sonra gözünü biraz olsun açtı ve karşında Kuzey'i gördüğüne inanamadı. Yine rüyalarından biri olduğunu düşündü. " Seni her zaman sevdim. Sen hep benim yanımdasın" son sözleri oldu. Gözlerini bir daha açmamak üzere yumdu. Kuzey gözü yaşlı bir şekilde Elif'in bedenini atına yükledi ve El morad kalesinin yolunu tuttu. Asgada yanyana iki mezar kazdı. Atından indirdiği Elif'i son bir kez öpüp kokladı ve mezara yerleştirdi. Mezarın üstünü kapattı. Diğer mezarın içine girerek hayatına son verdi.

    Yaşarken kavuşamayan iki aşık şimdi asgada huzur içinde uyuyorlar.

    Sirius/ DrOuro
    Last edited by DOCLEC; 11-02-2019 at 07:52 PM. Reason: nick ekleme

Tags for this Thread

Posting Permissions

  • You may not post new threads
  • You may not post replies
  • You may not post attachments
  • You may not edit your posts
  •  
cookie_verity_form